Yörük Ali Efe’nin yaveri Gazi Şükrü Oğuz Alpkaya

Kurtuluş Savaşı kahramanı Yörük Ali Efe'yi ve Ege'de Kuvayı Milliye direnişinin karanlıkta kalan olaylarını gün ışığına çıkaran Yörük Ali Efe kitabı, Yörük Ali Efe'yle omuz omuza savaşan askeri müşavir ve yaveri olan, Milis Yüzbaşı Şükrü Oğuz Alpkaya'nın anı ve belgelerine dayanıyor. 15 Kasım 2021’de kaybettiğimiz araştırmacı Atilla Oral’ın 2009 yılında basılan kitabı maalesef Çankırı’da ilgi görmedi. Zaten rahmetli Şükrü Oğuz Alpkaya’ya da vefatından sonra olsun, bir vefa gösterilmedi…

Oysa Türkler'in kutsal isyanı Kuvayı Milliye hareketinin her neferi gerçek bir kahramandı ve her türlü övgüyü ve saygıyı fazlasıyla hak ediyordu.

sehadet-ederim-01.jpg

Şükrü Oğuz Alpkaya,1893’de Antakya’da dünyaya geldi. Babası Zeki Efendi, annesi Hamide Hanımdır. İlk eğitimini Antakya'da bitirdikten sonra İstanbul Vefa İdadisi'nden mezun oldu. Yükseköğrenim için İstanbul Darülfünun Hukuk Fakültesi'ne girdi.

Balkan Savaşı'nın çıkması üzerine Darülfünun Gönüllü Alayı'nda er olarak hizmet etti. Kıt'asıyla beraber Edirne Kalesi'nde görevliyken Bulgarlar'a esir düştü, Rusçuk'a götürüldü ve 9 aylık esaretten sonra İstanbul'a döndü. İzmit'e yerleşti. Bu sırada İzmit'te komşusu olan İzmit İttihat ve Terakki Cemiyeti üyesi Rıfat Yüce'nin yardımıyla İttihat ve Terakki Cemiyeti'ne girdi. Teşkilatı Mahsusa'nın elemanlarından, Enver Paşa'nın yaveri İzmitli Mümtaz Beyle, Rıfat Yüce aracılığı ile tanıştı ve cemiyetin İzmit'teki toplantılarına katıldı.

Osmanlı Devleti'nin I. Dünya Savaşı'na katılmasıyla birlikte seferberlikle yeniden silah altına çağrıldı. Harbiye Mektebi'nde kurulan İhtiyat Zabit namzedi Alayı'nın talimgâhına 21 Temmuz 1914 tarihinde girdi. Mektebi Harbiye Talimgâhı'ndan 14 Ağustos 1914 tarihinde askerlik hizmeti için orduya sevk edilerek Çanakkale'de Karadeniz Mevkii Müstahdem Kumandanlığı emrine verildi.

Genel ricatta esir olmadan, Halep'e kadar ordu ile geldi. Burada son Hayfa Meydan Savaşı'na katıldı, mütareke ilan olunca Adana'ya geldi. Mersin sahilindeki Fener Bataryası Kumandanlığı'nda görevliyken terhis edildi.

Çanakkale savaşlarının değişik cephelerinde, Galiçya’da, Kafkasya’da, Suriye-Hayfa’da (Yıldırım Orduları) savaşlarına katılmıştır. Mütareke sonrası önyüzbaşı olarak terhis edilir.

Adana'dan sonra ilk konakladığı yer Ceyhan'dı. Buraya geldiği zaman Ceyhan kasabasının Fransızlar'ın Ermeni birlikleri tarafından işgal edilmiş olduğunu gördü. Mütareke'nin ilk aylarında Antakya'da kaldıktan sonra önce İzmit'e, sonra da İstanbul'a geçti. İşgal altındaki İstanbul'da bir süre Antakyalı hemşerileri ve hukuk öğrencisi eski arkadaşları ile birlikte bulundu. Bu dönemdeki siyasi faaliyetlerinden dolayı Bekirağa Bölüğü'nde bir süre hapsedildi.

Eski İttihatçı arkadaşlarından Mustafa Hilmi Bey'in tavsiyesiyle İzmir'e geldi. İzmir, kısa bir süre sonra Yunanlar tarafından işgal edildi. İzmir'de vatansever gençler ve aydınlarla bir araya gelerek, "Reddi İlhak Heyeti Milliyesi" cemiyetinde aktif olarak görev aldı. İşgal sabahı karaya çıkan Yunan birlikleriyle uzun süren silahlı çatışmalara girdi. İşgalci Yunan birliklerine karşı yapılan ilk silahlı direnişi ve Türk köylerinde Yunan vahşetini gördü.

yoruk-ali-efe-cankiri-resim-02-001.jpg

İşgal kuvvetlerine karşı bir millî savunma cephesi kurulması için büyük gayret gösterdi. Aydın dağlarında dolaşan, halkın çok sevdiği Yörük Ali Efe'nin Madran dağındaki Efendi yaylası karargâhına çıkarak, kendisiyle tanıştı ve onun çetesine girdi. Yörük Ali Efe çetesini işgal kuvvetlerine karşı örgütlemek için çalıştı. Yörük Ali Efe ile birlikte üç yüze yakın baskın ve taarruzlara bizzat katıldı. Yörük Ali'nin askeri müşavirliğini, yaverliğini üstlendi. Kurtuluş savaşının başından sonuna kadar Yörük Ali Efe müfrezesi ile birlikte omuz omuza savaştı. Sivas Kongresi'ne Aydın mıntıkasından murahhas olarak katıldı.

Yörük Ali Efe'nin refakatinde iken, Çerkes Ethem'in isyanını bastırmakta ve bu isyanın efelere de bulaşmasını önlemekte gösterdiği hizmet ve yararlık nedeniyle, Menderes Grup Kumandanlığı'nın tavsiyesiyle 10 Ocak 1921’den itibaren rütbesi Yüzbaşılığa yükseltildi.

Sakarya Savaşı'ndan kısa bir süre sonra Konya'da açılan topçu kursuna katıldı ve bu kursu başarıyla bitirdi. Konya'da bulunduğu sırada husumetten doğan bir iftira sonucu kısa bir süre tutuklu kaldı. Ancak kendisine yapılan ağır suçlamaların hepsinden beraat etti.

Batı Cephesi'nden dönerek, Yenipazar'da tekrar Yörük Ali Efe'nin refakatine verildi. Çok geçmeden Büyük Taarruz başlamış ve Yörük Ali Efe kuvvetlerine yine akıncılık görevi verilmişti. İzmir'in kurtuluşuna kadar Yörük Ali Efe kuvvetlerinde görev yaptı. Savaşın zaferle sonuçlanmasından sonra Millî Müdafaa Vekâlet’inin emri üzerine yeni görevi Konya'daki Ümera Divanı Harbi'ne Adli Müşavir olarak tayin edildiğinden Efe'nin yanından ayrılarak Konya'ya gitti.

Yedek subaylıktan Ön Yüzbaşı olarak terhis edildikten sonra, Adana'ya yerleşip gazeteciliğe başladı. 1923'ten itibaren siyasi hayata atılmakla beraber bir taraftan da Hatay'ın kurtuluşu için propaganda mücadelesine katıldı. İlk olarak "Hayat" gazetesinde muharrirlik yaptı ve daha sonra bu gazetenin idare müdürü oldu. Çanakkale cephesinde birlikte askerlik yaptığı Kastamonu Mebusu Adanalı Abdülkadir Kemali Öğütçü'nün (yazar Orhan Kemal'in babası) çıkarmakta olduğu "Toksöz" adlı gazetesinde yazı ve makaleleri yayınlandı. "Halk" gazetesinde yazılar yazdı. Akdeniz bölgesinde yayınlanmak üzere "Altınöz" adlı bir siyasi ve gündelik gazetenin imtiyazını aldı ve neşriyata başladı. "Antakya - İskenderun Yurdu" adlı cemiyetin kuruluşunu sağladı. Gazetesini susturmak için siyasi rakipleri kendisiyle çok uğraştı. İstiklal mahkemesinde yargılandı, Kılıç Ali’ye sert cevap verdiği için haksız yere mahkûm edildi. Mahkeme üç yıl müddetle kendisini Kalebentliğe mahkûm ederek Çankırı'ya gönderdi.

Çankırı yılları: 13 ay geçtikten sonra cezasının devamı kaldırıldı ve Çankırı’da ikamete devam etti. Serbest hayata atıldı, yeniden Hatay'ın kurtuluşu için mücadele etti. Çankırılı dava vekili Ömer Efendi’nin yanında çalışmaya başladı. Ömer beyin aldığı davalardaki bütün savunmalarını Şükrü Oğuz Bey yazarmış ve hiçbir davayı kaybetmemişler bu sayede. Ayrıca topluma ters olan hiçbir davayı da almazlarmış. (Necati Ülker)

Ömer Astarlıoğlu’nun kızı Fatma Hanımla evlendi (1926). Bu evlilikten Sevim, Sevinç, Sevgi ve Sevil dünyaya geldi.

"Çankırı" adlı Vilayetin resmi gazetesi ve Ahmet Talat Onay’ın yayınladığı "Duygu" gazetesinde makaleler yazdı. Cumhuriyet ve İzmit'te yayınlanan Türk Yolu gazetesinde Hatay davasını savunan makale ve yazı dizileri yayınladı. Kurtuluş Savaşı'nda Yörük Ali Efe ile birlikte vermiş olduğu mücadeleye ait anıları ilk olarak Türk Yolu gazetesinde yayınlanmıştır.

Şükrü Oğuz Alpkaya; Arapça, Almanca ve orta derece Rumca bilmekteydi.

6 Ocak 1966 yılında Çankırı’da vefat etti, Sarıbabadaki aile kabristanına defnedildi.

sevinc-alpkaya-resim-01.jpg

Çankırı Valiliğimizin Kuvayı Milliye kahramanı Şükrü Oğuz Alpkaya Beyin adını Çankırı’da adına yakışır bir yere vermesi dilek ve teklifimizdir.

Cumhuriyetimizin 100. Yılında Sarıbaba'da yatmakta olan bir kahramanın aziz ruhuna küçük bir incelikte bulunmak zor olmamalı…

Kaynakça:

Şükrü Oğuz Alpkaya (2009). Yörük Ali Efe, Derleyen: Atilla ORAL. İstanbul: Demkar Yayınevi.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Okuyucu yorumları ile ilgili olarak açılacak davalardan Sözcü18.com sorumlu değildir.
6 Yorum