Misafir Kalem
Bu bir kaza değil, kinetik bir müdahaledir. Peki tetiği kim çekti?
LİBYA Genel Kurmay Başkanı Muhammed Ali Al-Haddad'ın uçağının düşme ki bence değil ama biz yine de olayını masaya koyalım.
Dassault Falcon 50... Havacılık jargonunda bu kuşa "uçan tank" derler. Üç motorlu (Honeywell TFE 731) bir canavarın, 20.000 feet irtifada "tam güç kaybı" yaşaması, istatistik biliminin yüzüne tükürmektir.
Tek motor dursa tırmanır, iki motor dursa süzülür. Ama bu kuş düşmedi, gökyüzünden silindi. Radar izi (SSR) Haymana üzerinde bıçak gibi kesiliyor. Görgü tanıklarının bahsettiği o "parlama", bir motor arızası değil; "Structural Disintegration" (Gövde Bütünlüğünün Bozulması) imzasıdır.
Kaza kırım ekipleri "hava muhalefeti" raporlarıyla vakit kaybededursun, fizik kuralları yalan söylemez.
Bir gövde havada dağılıyorsa, ya içeriden bir basınç (patlama) yemiştir ya da limitlerinin ötesinde bir manevraya zorlanmıştır.
Bu bir kaza değil, kinetik bir müdahaledir. Peki tetiği kim çekti?

Şeytan ayrıntıda değil, prosedür hatasında gizlidir.
Libya Genelkurmay Başkanı gibi "Yüksek Değerli Hedef" statüsündeki bir adamı, Malta tescilli sivil bir charter uçağına (9H-DFJ) bindirirseniz, namlunun ucuna sürmüş olursunuz.
Sivil havacılıkta "Arındırılmış Bölge" denilen kavram esnektir, sızmaya müsaittir. Uçak pistte beklerken yemek şirketi girer, yakıtçı girer, temizlikçi girer. Askeri bir nakliye uçağının yanına yaklaşamayan saha elemanı, sivil bir jetin iniş takımı yuvasına 15 saniyede erişir.
Yabancı servisler her zaman lojistik zincirinin en çürük halkasına oynar.
Devlet uçağı "sert hedef"tir, kiralık jet ise "yumuşak hedef".
Ders bir: Egemenlik, bayrağı taşıyan uçakla başlar. Stratejik ortaklarınızı, kontrol edemediğiniz "kiralık plakalarla" taşırsanız, bedelini onlar canıyla, siz itibarınızla ödersiniz.
Sahadaki izleri okuyalım. Uçak kalkıştan 40 dakika sonra, tam seyir irtifasında (FL280+) infilak ediyor. Bu zamanlama tesadüf olamaz.
Saatli bomba risklidir; rötarda yerde patlar. Ama "Barometrik Tetik" (Basınç Duyarlı) düzenek şaşmaz. Kabin veya dış basınç belirli bir seviyeye düştüğünde, yani uçak bulutların üzerine çıkıp gözden kaybolduğunda devre tamamlanır. Bu yöntem, enkazın geniş bir alana yayılmasını ve delillerin yok olmasını garanti eder. Patlayıcı muhtemelen aviyonik kompartmanına ya da iniş takımı yuvasına yerleştirildi. Buradaki bir şok dalgası, hidrolik hatlarını cerrah hassasiyetiyle kesti. Uçak sağır ve kör kaldı.
Hedef sadece imha edilmedi; deliller kilometrelerce karelik bir alana saçılarak adli tıp süreci sabote edildi.
Pilotların son anonsundaki "teknik arıza" ifadesi, patlamadan saniyeler önce kokpitte bir kaosun başladığını gösteriyor.
Bu bilgi üzerinden şunu da düşünelim;
Fiziksel bomba bulunamazsa nereye bakacağız? Yazılıma. Modern jetlerdeki "Dijital Uçuş Kontrol Sistemi", dışarıdan kapalı bir kutu sanılır. Yanılgı.
Bakım portları üzerinden sisteme sızan bir "malware", uykuda bekleyebilir. Senaryo korkutucu; Yazılım, GPS koordinatları Haymana sahasını gösterdiğinde (Geofencing) devreye girip, kuyruk dümenini sonuna kadar kırma komutu verdiyse? Uçak o hızda bu aerodinamik yükü taşıyamaz, havada kağıt gibi yırtılır.
Bu da, siber suikastın parmak izidir. "Uçuş Veri Kayıtçısı" kutusunda pilotun vermediği ama uçağın uyguladığı o son komut bulunmalı.
Bir efsaneyi yıkalım: Mossad veya diğer servisler, Türkiye'de kadrolu "Case Officer" riskine girmez. İşlerini "Metron" dediğimiz yerel ağlara, taşeronlara yaptırırlar. Taksici, emlakçı, yer hizmetleri personeli...
Al-Haddad'ın gizli Ankara programı ve uçuş saati, Genelkurmay'daki toplantı odasından sızmadı. O bilgi, muhtemelen Esenboğa Genel Havacılık terminalini gözetleyen bir "Spotter" veya VIP transfer şoförünün cebindeki telefondan çıktı.
Bu olay kişisel bir husumet veya basit bir suikast değil, bir "Doktrin İnfazı"dır.
Al-Haddad kimdi? Türkiye-Libya Deniz Yetki Anlaşması'nın sahadaki kılıcı. TBMM'nin Libya tezkeresini uzatması, Türkiye'nin masada kalıcı olduğunu gösterdi.
Karşı taraf (hasım ülkeler), Türkiye'nin planlarını değiştiremeyeceğini anladı ve o planları uygulayacak "İnsan Kaynağını" hedef aldı.
Strateji basittir: Lidersiz kalan bir ordu fraksiyonlara bölünür. Trablus'ta çıkacak bir iç karışıklık, Türkiye'nin Akdeniz'deki enerji denklemini 10 yıl geriye götürür.
Verilen mesaj Ankara'ya çok net: "Tezkereyi uzatabilirsin, kağıt üzerinde kalabilirsin ama sahada uygulayacak partner bulamazsın."
Büyük resme odaklanın. Olaydan hemen önce pompalanan "Hamas Avrupa'da saldıracak" haberleri ve Elmadağ'da düşen o garip yabancı İHA...
İstihbarat literatüründe buna "Noise Generation" (Gürültü Üretme) denir. Elmadağ'daki İHA, Ankara'nın hava savunma reaksiyon sürelerini ölçmek ve radar kör noktalarını haritalandırmak için feda edilmiş bir piyondu(?)
Kamuoyu ve güvenlik bürokrasisi "İHA düştü, ne oluyor?" diye o yöne bakarken, asıl operasyon Falcon 50 üzerinde, sessizce yürütüldü.
Sihirbazlık numarası gibidir; bir el havada gürültü yapıyorsa, diğer el o sırada cebinizi boşaltıyordur. Dikkatimizi nereye verdiysek, golü diğer köşeden yedik.
Haymana enkazı bir metal yığını değil, hibrit savaşın sıcak cephesidir. "Kaza" kelimesi derhal yasaklanmalı, bu bir "Ulusal Güvenlik İhlali" olarak kodlanmalıdır.
- Protokol değişmeli: Müttefik devlet ricali, Türk Hava Kuvvetleri koridorunda ve milli uçaklarla taşınmalı.
- Karşı İstihbarat: O gece Esenboğa çevresindeki tüm baz istasyonu sinyalleri (Dump Data) ile kripto para hareketliliği üst üste bindirilmeli.
- Algı: Uyuyan hücreler uyanmışsa, devletin "uyku modu" sona ermelidir.
Unutmayın; sahadaki boşluğu düşman doldurur. Bedelini ise enkaz toplayan kaza kırım ekipleri öder.
SERKAN YILDIZ / X hesabı; @serkan80yildiz / 24 Aralık 2025 paylaşımları




